Para İçin Düşünmeden Karısını Siktiren Yavşak

Lakabımı mırıldanarak yüzüne bakarken, "Beni tanıyamadın değil mi?" dedi... Sesi fazlasıyla tanıdıktı, ancak bu beden Cılız Cansu değil, sırdaşım, yol arkadaşım değildi. Utanarak "Cılız Cansu?" dedim. "Evet, ta kendisi!" diye yanıtladı. Anında dünya baştan aşağı değişmişti. Okuldan sonra Cansu'yla hiç görüşememiştik, o ailesinin yanına Ankara'ya dönmüştü. Ben hala şok içindeydim, Cansu'ya "Ne oldu yarın daha çok çalışırız!" diyerek kalbini kazandım. Eşim döndüğünde hiçbir zaman bu çalışmadan bahsetmedik. İçim içimi yiyor, ertesi günü sabırsızlıkla bekliyordum. Eşim kursa gittiğinde, Selin tekrar "Hadi baba, çıkalım, ben hazırım!" dedi. Selin bu sefer küçücük bir etek giymişti. Ona baktığımı görür görmez, "Dün çok terlemiştin baba, onun için..." dedi. Ben de kenarından cihazını çıkarabileceğim geniş bir çerçeve seçtim ve "Sadece bu mu?" diye sordum. O da "Evet, farklı ne olsun?" diye karşılık verdi. Ardından, kardeşi için çok üzüldüğünü, bir umut bulunması gerektiğini ve bunun için onu baldızından oldukça tabip olarak görmem gerektiğini söyledi. Muayene için beni ikna etmeye çalıştı, istemediğim halde ısrar ediyordu.